AĞCA, FATİMA'NIN SIRRI VE DİNLER ARASI DİALOG

11.05.2014 19:07


Abdi İpekçi katili olarak lanse edilip, kartel medyasının görülmemiş çığırtkanlık ile adeta saldırdığı "Mehmet Ali Ağca" hadisesine değinmezden evvel sizlere "Fatima" olayı olarak bilinen, Portekiz de gerçekleştiği söylenen 3 sır dan biraz bahsetmek istiyorum.
Bilindiği gibi 1917 Mayıs ayında başlayan ve 6 ay boyunca müteakip defalar görünen Meryem ana ( ki Hristiyanlarca öyle iddia ediliyor ) üç Portekiz’li çoban çocuğa görünerek kendilerine üç önemli sır veriyor. üç çoban çocuk ile olan son görüşmede sözü edildiği üzere 70 bin Portekiz li meraklılar önünde de gerçekleşmiş oluyor.
Her ikisi erkek çocuğu olan çoban çocuklar bugün hayat’ta olmadıklarından, sözü edilen sır ve sırlar,geçtiğimiz günlerde vefat eden kız çocuğu eliyle Vatikan’a havale ediliyor.
Fatima olayı gerçek olsa bile bütün sırlar her zaman olduğu gibi Vatikan eliyle değişime uğratılıyor.
Koskoca İncil’i değiştirenler üç çoban çocuğun üç sırrını değiştirmiş çok mu?

Neydi çocuklara verildiği iddia edilen o önemli üç sır?

1.sır: İsa Mesihe inananlar cennete girecektir.
2.sır: Sovyetler birliği bir gün yıkılacak ve hristiyanlaşacaktır.
3.sır uzun yıllar gizli tutulmasının ardından çok kısa bir süre önce açıklandı.


Bizi ilgilendiren bu üçüncü hadisedir ki "Ağca" üzerinde şekil bulduğundan dolayı bunun üzerinde biraz duracağız.
Vatikan eliyle ifade edilen 3. sır ise, bizzat isimde verilmiş olmalı ki "Papa II. Paul" ün suikaste uğrayacağı ve sıkılan kurşunun bizzat Meryem ananın müdahelesi sonucu kurşunun yön değiştirilerek kurtulacağı idi.
Ve 3. sırrın devamı olan paragraflar da "Cennet’e gitmenin tek yolunun Hristiyan olmaktan geçtiği" şeklindedir.

Yani bir nevi Vatikan propagandası. Üçüncü bin yılda önlerine koydukları hedefin bir parçası olan dünya’yı hristiyanlaştırmak sevdası içinde.
Vatikan her ne kadar sırlar saklıyor yada değiştiriyorsa da kendilerine hedef koydukları amaçlarından asla vazgeçmiyor. O nedenle "Ağca" Vatikan da birileri tarafından aleni açıklanmasa bile "kıyamet alametlerinin küçük bir belirtisi, yine küçük bir mehdisi olduğuna inanılıyor.(Ağca ile ilgili Hristiyan gençlerin düşüncelerini kendi form ve benzeri sitelerden okuyabilirsiniz) Bir kısmı ise sözde "üç sır" olan gerçeği örtmek adına bu yolu deneyerek Ağcanın sıktığı kurşunun üçüncü sır olduğuna kendilerini inandırmak istiyor. Gerçekte olan üçüncü sır ise bana göre hala Vatikan tarafından bilmem ne mahzenin karanlık odalarında saklanılıyor.

Hatırlayanınız var mı (?) bilemiyorum Vatikan aslında çok önemli bir kitap yayınlamıştı 1999 yılında.

Bu kitabın önemli paragraflarından oluşan yazıları İnternet ortamlarında dahi bulabilir İngilizce versiyonunu okuyabilirsiniz. “Towards a Pastoral Approach to Culture” adı taşıyan bu kitapda ( Bütün Adem oğlu Jesus ile buluşturulmalı, Kiliseler vaftiz edilmiş insanlar ile dolup taşmalı ve insanlık Jesus un bedenine bürünmeli ve bütün Adem çocukları Hristiyan olmalıdır.Çabamız ve gayretimiz budur.)

Sakın, "bu gayet normaldir her din kendini geliştirmek ister" filan demeyin.
Bu Papalık değil miydi (?) asırlarca masum Müslümanlara ve hatta kendi bünyesindeki farklı tarikatlara kan kusturan?

Geçmişdeki kanlı ellerini edindikleri ekonomik güç ile örtmeye ve şirin görünmeye çalışsalar da katletdikleri Milyonlarca insanları yakarak, boğarak, işkence ederek yok ettiklerini tarihler haykırıyor yüzlerine bugün. Müslüman dünyasına asırlardır planlanmış uygulamalarını var güçleriyle gerçekleştirmiş olsalar da günümüz dünyasında İslam’ın büyümesinin önüne bir türlü geçemiyorlar.

Üstelik kendi asli değerlerinide yitirmişler, yok olma noktasına gelmişlerdir. Bana göre onları bugün ayakta tutan tek gerçek ekonomik gücün verdiği edinimlerdir. Oda baki değildir.

Vatikanın hedefleri nelerdir?

Vatikan'ın kendi ifadeleriyle ortaya çıkan gerçek şudur. İlk bin yıl içinde yaşadıkları topraklar da Hristiyanlığı yaymak ( ki gerçekleşti bu ) ikinci bin yılda Doğu diyarlarına el atmak, Müslümanların arasına fitne sokarak bölmek küçük düşürmek ( ki buda gerçekleşti) İçinde bulunduğumuz üçüncü bin yılda da Hristiyanlığı bütün dünya’ya yaymak.
1600 lü yılların sonunda Türk düşmanlığını iyice azdıran Vatikan, kiliseler ve papazlar eliyle kendi halkına Türk düşmanlığı seferbirliğine soyunmuştu.

(Haç da birleşin,Meryem ana adına savaşın,Türkleri perişan edin.Savaş isteyen tanrının sesine kulak verin,Jesus a olan borcumuzu Türklere karşı savaşarak biraz olsun ödemeliyiz.)

"Bu sözler, sözde dindar Hristiyan olan bir İngilizce içerikli siteden alınmadır." Bugün dinler arasi dialog peşinde koşanların kulaklarına küpe olsun.

Dialog peşinde koşan dostlarımıza bir sormak gerek. Bütün bu olanlar geçmişi karanlık ve fitne dolu olan Vatikanın bir samimiyetinimi gösterir yoksa ard niyet dolu bir maksadı mı? Yoksa sizin İslam adına sergilediğiniz gafleti mi?
Dinler arası dialog, aslında Vatikan'ın dinden kopmuş kendi halkını kiliselere döndürme yollarından biri olduğu gibi, az önce yukarda belirttiğim üzere ilk bin yıl içinde kendi milletini Hristiyanlaştırmak, ikinci bin yılda Amerika, Afrika gibi diyarlar Hristiyanlaştırılması (ki bunların hepsi gerçekleşti.) Son ve üçüncü bin yılda ise adına "Asya" diyorlar ama sonuçda Müslümanları Hristiyanlaştırmak olan bir sinsi planın adıdır.
Ayrıca bu benim fikrim değil, bizzat "Papa ll. Paul" Vatikanın 1999 yılında çıkardığı kitapta bizzat böyle diyor.

Tabi Vatikan'ın dinler arası dialog’tan kastı, istedikleri yeni bir Müslüman modeli inşa etmek. Bunuda bir noktada Müslüman ülkelerinde resmi yada gayri resmi durumunda olan (ılımlı) müslüman liderler eliyle gerçekleştirmek istiyorlar.

Asırlardır Müslümanlara besledikleri kinde bir yol alamayan Vatikan ve nezdinde Batı dünyası bugün dialog ve hoşgörü adında bir meziyet geliştirerek, bunu da içimizde sıkça dillendiren ve sözde İslamı da kimselere kaptırmayan (Nurcular) eliyle yapıyor olmasıda başka bir ibretlik vesika.

Bütün bu hevesleri güdenlerin sadece Vatikan’dan ibaret olmadığı muhakkaktır. Vatikan eşitdir A.B.D.

Bütün bu gerçekler ışığında hala Müslüman dünyası gözünü açamıyor ise bununda elbetde nedenleri var. Oda ekonomik güç yoksunluğundan çaresiz bırakılmış olması yada zengin Arap ülkelerinin Batı çıkarlarına alet olması ve kendilerini peşkeş çekmeleri.
Başka bunun nasıl tarifi olur bilemem.
Peki ya içimizdekiler?

Herşeyden önce son yıllarda Canada’dan Avustralya’dan A.B.D’den ve Avrupa’dan binlerce Hristiyan misyonerlerin Anadolu diyarlarında bugün cirit atıyor olmalarıda bir tesadüf olamaz sanırım. Kendi toplumunu uçurumun kenarına itmiş, seks ve içki alemine sürüklemiş fuhuştan türemiş milyonlarca evladına ( piç ) sahip olan bu topluluklar, içinde bulunduğumuz üçüncü bin yılda kendilerine verdikleri dönülmez vaad için Anadolu evladını Hristiyanlaştırmak sevdası peşinde.
Her ne kadar İstanbul’un göbeğinde şık giyimli kızlar eliyle İncil dağıtıyor olsalar da asıl başarılarını doğunun cahil kürd kesimini Hristiyanlaştırarak başarıya ulaştıklarını söyleyebilirim. Bugün gidip bakınız Irak’ta uzun yıllar oluşan o boşluk ve başıbozukluk nedeni ile asırlarca yezid-i olan Kürdler bile Hristiyanlaştırılabiliniyor. Kanada da yaşayan binlerce Hristiyanlaştırılmış G.Azerbaycan lı Türk’ününde olduğunu söyleyebilirim. Bunların çoğu da Hristiyan olma koşulu ile Kanada’ya yerleşmiş insanlar.

Anadolu’da hareket bulan bu Misyoner faaliyetleri ne adına yapılıyor?
Dinler arası dialog adına. Peki idari mekanizma ne diyor?
Batı kapısında bekleyen hararetli damat durumunda ya susmayı yeğliyor yada yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bu ülkeyi idare edenler, bir ihanet ve gafletin ocağında büyük Türk Milletinin dini ve kaderiyle oynuyor. Her köşe başını kapmış Allah nedir Mukaddesat nedir bilmez ve hiç işi olmaz düzenbaz kartel medyasınıda unutmayalım. Bir "Abdi İpekçi" inadında ısrar eden devşirme medya aslında sadece günü kurtarıyor. Okuyanınız var mı (?) bilmiyorum ama,

Steeve Berry ( Üçüncü sır ) adlı kitabında diyor ki: "Vatikan asırlardan beri fitnenin ana merkezi olmuştur."Ve yine kendisi kitabında "temelini yalan ve gerçekleri örtmek adına kurulmuş olan Vatikan’ın sonunun geldiğini, artık Vatikan’ın içinde iktidar olma savaşlarının gizliden gizliye yaşandığını, hırs ve kin dolu ayak oyunlarının sergilendiği bir merkez olduğu" gerçeğini ifade ediyor.

Geçenler de mistik içerikli ve bir o kadar Vatikan dünyasının iç kıyametlerinden bahseden iki kitap olan (Time of Thin Blood, ve Rage Across Heavens gibi kitaplar) ın internet üzerinden oyunlarını yapmışlar. Çoktandır duyduğum bu oyunları bir dost eliyle edinerek oynama şansım oldu. Sadece bir internet oyunu deyip geçmek çok yanlıştır. Fakat oyunu yapılan bu iki kitabı film haline hangi babayiğit getirir o bilinmez. Fakat gerçek o ki Vatikan`a Hristiyan dünyasının kendi içinden büyük bir saldırı olduğudur. Bu gün kitap yada oyun diye geçiştirilen bu konuları anlamak şöyle dursun bu tür şeylerden habersiz olan Müslüman dünyası maalesef kendi iç kabuğuna çekilmiş 1700 lü yıllarda Vatikan eliyle gönderilen fitneci misyonerlerin ve onların çocuklarının bugünde hala oyunlarına alet olduklarını ve kendi iç kavgalarında ısrar ettiklerini görüyoruz.

Biz Türk’ler ise, Amerika’nın ortadoğu da saldırgan üslup takındığı ve saldırdığı bir çok ülke insanlarıyla, geçmişte olduğu gibi bugün de dost ve kardeş bir Milletiz.Müslüman dünyanın horlandığı ve küçük düşürüldüğü Kapitalist dünya düzeninde, müslümanlar başsız kalmanın acısını ve eksikliğini dayanılmaz bir şekilde görmektedir. Amerika’nın ve Batı dünyasının müslümanlara felaketler getiren şeytani oyunlarından kurtulmak için, inanç bağlamında yolları ayrılan ve fakat kader bağlamında yolları çakışan yaralı Rusya ile birleşmeli ve müslüman dünyası bu canavar Batı ahlaksızlığına ve haksızlığına bir son vermelidir. Pakistan’ın ve İran’ın nükleer silahlarına tahammül edemeyen taraflı Bati, İsrail’in hukuk tanımaz çirkefliğine taraflı davranabilmektedir. Üstelik Batı, önüne engel olacak herşeyi bir nokta da yok etme ve sindirme sevdasından vazgeçmiyor.
Niye acaba?

Gücü zaten tartışılmaz olan Batı ve Amerika’nın birleştiği eksen elbet de Hristiyan değerlerinin menfaatidir.

Böylesine müslümanlara hınç ve kin beslenen gerçekler içinde, aslı zaten dinsizlik üzerine kurulmuş olan, kartel Türk medyasınında Müslüman Türk insanına bu konular hakkında dem vurmaması ve aksine müslüman Türk Milletinin değerlerine saldırılması pek çelişkili olarak görülmemelidir. "Ağca" ya neredeyse idam diye bağıran kesimde bu kesimdir. Bu kartel medyasının hangi düzenin yolcuları olduklarını sağır sultan bile artık biliyor.

"Fatima" olayında sözü edilen açıklanmamış 3. sırrın İngilizce metinlerinde kafa karıştıran bazı şeyler var. Vatikan yalanlar zincirine eklediği "Mehmet Ali Ağca"yı kendisince şekillendirse de, Ağca’nın gercekten zeki davranması neticesinde Ağca’yı kullanamayacaklarını anlayınca bazı şeylerden vazgeçmiş gibi görünüyorlar. Mehmet Ali Ağca’ya "Hristiyan ol üstüne para verelim ve seni bağışlayalım" isteği de Ağca tarafından red ediliyor.

Üçüncü sır olduğu söylenen bir çok İngilizce sitelerde Türkçe çeviri aynen şöyle yazılıyor. ( Askerler, neredeyse tamamiyle yıkılmış bir şehirde vatikanı basacak. Önce "Papa" yı ardından piskoposlar, rahipler ve yandaşlarını Öldürecek.)
Ağca böyle bir düzen içinde Papa’ya kurşun sıkmadı. Bu şu anlama geliyor. Vatikan’ın karanlık yüzü bir gün açığa çıkacak ve özellikle Yüce Allah’ın bizzat koruduğu KUR-AN yeryüzüne hakim olacak kendi iç dünyasında yok olup gidecek. İşte saklanan üçüncü sır gerçeği budur. Korkularının altındaki o ızdırap duydukları bu "hakikat" ten bugün kaçıyor olsalar da ( ki bunu onlarda biliyor) top’u bir nokta da Mehmet Ali Ağca’nın Papa’ya sıktığı kurşuna havale ediyorlar.
Yani bir nevi Ağca’dan medet dileniyorlar. Bana göre Vatikan dan bir babayiğit çıkmalı ve aynen şöyle demelidir. " Ey gaflet içinde kıvranan dinsiz İmansiz "kartel Türk medyasi" siz ne yaparsınız? "Ağca" bizim küçük alametlerimizin bir parçası olan küçük Mehdimizdir. Biz bunu biliyoruz ama dini çıkarlarımız bunu söylemeye müsade etmiyor. Derhal Ağca yı serbest bırakın."

Sizlere şaka veya komik gibi geldi değil mi? Fakat zerrece şaka yok. En azından Vatikan Türk devlet yetkililerine gizliden bunuda söyleyebilirdi.

Yani bir noktada Hristiyanlik için "Ağca" feda ediliyor."Üçüncü sırrımız Ağca’nın Papa’ya sıktığı kurşundur" diye Vatikan’ın açıklaması ise birilerini hala tatmin etmemiş gibi görünüyor.Çünkü o birileri çok iyi biliyor ki Vatikan yalan söylüyor. Tıpkı tarihler boyu sakladığı ve değiştirdiği gerçekler gibi bunuda saklıyor.

3. sır denen açıklamanın yada ifade edilen yazıların metninden sadece bir kısa parça bu. Gerisi ise hala saklanıyor: yada değiştiriliyor.

Neredeyse Bir takım Vatikan cambazlarının Ağca’dan dolayı ( Mehdi’dir ) açıklamasını yapmak için kendi içinde gizli bir kargaşaya dahi düşülüyor.

Demek ki `Ağca" biraz daha uğraşsa bu Vatikan kendisini Mehdi bile ilan edecek.

Kaldi ki Vatikan sözü edilen Fatimanın 3. gercek sırrını saklayarak Mehmet Ali Ağca’ya havale etse de, buna ne koyu katolik oldukları bilinen Portekiz’in "fatima" köyü halkı nede İtalya’da "Vatikan" karşıtı olan dindar Katolik kesimi buna kesinlikle inanmıyor. Geçmişi karanlıklar ile dolu, zaman zaman Müslüman kanını akıtmış olan Vatikan bu sırrı daha ne kadar saklayabilir bilinmez.

Yazımın en başında ifade ettiğim Ağca’nın "İpekçi" yi vurması ile kendisine kin kusan Kominizm’den bozma Sabetaist’ten olma dönmelerin hükümeti bile etkilemesi bir gerçek var ki iktidar da olan AKP nin ne kadar tarihiyle barışık ve ne kadar etkisiz bir iktidar olduklarını gözler önüne seriyor. İktidar sürekli olsa idi ANAP’a baki kalır dı.
Çünkü AKP bugüne kadar olumsuz gelişmiş ve gelişecek olan her pis hareketin tek müsebbibidir. 
Her ne kadar; ama şöyle ama böyle kurşun sıkmış birinin destekçisi olmadığım gibi Ağca’ya sempati duymaya başladığımı ifade etmek isterim.

Çünkü Milyonlarca Anadolu insanı Ağca’nın bir haksızlığa uğradığını düşünüyor: tıpkı benim gibi.
Allah’a emanetsiniz.
................
K.Kurultay